Günümüzde teknoloji yalnızca mühendislik ya da programlama becerileriyle sınırlı bir alan değil, aksine toplumu dönüştüren, davranışlarımızı yeniden şekillendiren ve dünyayı algılayış biçimimizi etkileyen çok katmanlı bir yapı. İLERİDE Programı süresince öğrendiğimiz gibi teknoloji bir sosyoloji, bir ekonomi, bir felsefe hatta bir biyoloji meselesidir.
Bu çok disiplinli bakış açısı bana sibernetiği yeniden düşündürdü. Sibernetik yalnızca makineler arası iletişimi değil, insan ve makine arasındaki geri bildirim döngülerini, kontrol mekanizmalarını ve öğrenme süreçlerini inceleyen bir alandır. Bu kavram aslında bizlere teknolojinin yaşayan sistemler gibi düşünülebileceğini gösteriyor. Bunu en net şekilde biyomimikri ile bağlantı kurduğumuzda fark ettim.
Biyomimikri, doğanın milyonlarca yıllık tasarım bilgisinden ilham alarak sürdürülebilir çözümler üretme yaklaşımıdır. Termit yuvalarından ilhamla yapılan pasif soğutmalı binalar ya da lotus yaprağından esinlenilerek geliştirilen kendini temizleyen yüzeyler, doğanın zaten “tasarladığı” çözümlerin teknolojiye nasıl aktarılabileceğini gösteriyor. Doğayı sadece gözlemlemek değil, ondan “öğrenmek” gerektiğini fark ettim.
Tüm bu kavramların üzerine bir de yapay zekâ eklendiğinde, işler daha da derinleşiyor. Yapay zekâ, sadece verileri analiz eden bir araç değil; aynı zamanda karar verme, etik, insan davranışlarını modelleme gibi karmaşık toplumsal konuları da içinde barındırıyor. Hangi algoritmanın hangi kararı verdiği değil, o kararın arkasındaki değerlerin ne olduğu çok daha önemli hâle geliyor.
İLERİDE Programı’nda bu kavramları sadece teorik olarak değil, uygulamalı örneklerle de düşünme fırsatım oldu. Anladım ki teknoloji üretmek, bir cihaz geliştirmekten çok daha fazlası. Nasıl bir dünya kurmak istediğimizi sorgulamakla başlıyor. Biyolojiden esinlenen mühendislik, yapay zekâdan beklenen etik ve sibernetikteki insan-makine ilişkileri aslında hep aynı sorunun etrafında dönüyor: “İnsan” bu denklemde nerede duruyor?
Bu süreçte bana ilham veren ve düşünme biçimimi dönüştüren Shell Türkiye, Bilim Virüsü ve tüm eğitmenlerimize gönülden teşekkür ederim.
Son olarak yazının size fazla derli toplu ya da şüphe uyandıracak kadar sistematik geldiğini düşünenler olduysa, belki de haklısınız... Zira bu satırlar, bir yapay zekâ desteğiyle, bir insanın vizyonunu harmanlayarak kaleme alındı.
Berke Çağrı Urak – Ankara Üniversitesi Kimya Mühendisliği Öğrencisi