Makine Düşünüyor mu Sandın? Belki de Gerçekten Düşünüyor!
Nöroformik mühendislik kavramıyla ilk karşılaştığımda, açıkçası zihnimde pek bir şey canlanmamıştı. Nöro… ne? Elektronikle beynin nasıl bir bağlantısı olabilirdi ki? Cevabını tek cümleyle bulmuştum; makineler sadece tepki vermekle kalmıyor, duygusal bağ ile etkileşime girmeye de çalışıyor. Bu demek oluyor ki protez kola sahip bir birey düşünceleriyle protez kolunu hareket ettirebilir. İnanabiliyor musunuz? Eğer cevabınız hayır ise yazıma şu şekilde devam etmek istiyorum.
Nöroformik mühendislik bir gelecek hayali değil, gelmekte olan bir gerçekliktir.
Peki nedir bu nöroformik teknoloji?
Aslında her şey beynimizi anlamaya çalışmakla başladı. İnsan beyni, saniyede milyonlarca işlem yapabiliyor, hem enerji tasarruflu hem de olağanüstü esnek. Oysa bugünkü yapay zeka sistemleri, bu işlem gücüne yaklaşabilmek için devasa enerji tüketiyor. Nöroformik mühendislik ise doğrudan beynin çalışma prensiplerinden ilham alıyor. Yani elektronik devrelerimizi tıpkı bir sinir ağı gibi tasarlıyoruz. Geleneksel bilgisayarlar "1" ve "0" üzerinden çalışırken, nöroformik sistemler elektrik sinyallerini nöronlar gibi işliyor. Böylece hem çok daha verimli hem de "öğrenebilen", "uyum sağlayabilen" sistemler geliştirmek mümkün oluyor.
Örneğin, IBM tarafından geliştirilen bir nöroformik çip, yalnızca 70 miliwatt enerji tüketerek milyonlarca sinir hücresi kadar bilgi işleyebiliyor. Üstelik bu sistem, yeni bilgilerle karşılaştığında tıpkı bir çocuk gibi öğrenmeye ve kendini güncellemeye devam ediyor. Bu, sadece mühendislik değil; aynı zamanda biyolojinin, psikolojinin ve felsefenin de kesişim noktası. İLERİDE Programı’nda katıldığım bir eğitimde bahsedilen multidisipliner olmak kavramı nedir? Cevabını şu an çok net almışsınızdır diye düşünüyorum.
Peki bu bizi nereye götürüyor?
Nöroformik mühendislik sayesinde daha hızlı bilgisayarlar üretiyoruz. Aynı zamanda insana benzerliği artan yapay zekalar geliştiriyoruz. Belki de gelecekte, robotların yalnızca bizden komut almadığı, aynı zamanda bizleri anlayabildiği bir dönem başlayacak. Bu durumun bize faydası ve zararı tartışılır ancak size umut verecek birkaç örnekten bahsetmek istiyorum. Otistik çocuklarla iletişim kuran robotlar, yaşlı bireylerle empati geliştiren yapay zeka terapistleri, zihinsel komutla çalışan dış iskeletler… Bunların hepsi nöroformik mühendisliğin bize sunduğu kapılar. Şunu da unutmamak gerekir, insanların daha da yalnızlaştığı ve insan ilişkileri kavramının ortadan kalktığı bir senaryoyla da karşı karşıyayız. Dolayısıyla şu soruyu düşünmek gerekir. Mülakatınıza bir robot girse onu ciddiye alabilir miydiniz? Ben alamazdım…
Bu yazıyı yazarken yalnızca mühendislikten değil, insanlıktan da bahsediyor gibi hissediyorum. Çünkü nöroformik sistemler, bize aslında ne kadar muazzam bir biyolojik yapıya sahip olduğumuzu da hatırlatıyor. Makinelere beynimizi öğretirken, bir yandan da kendi beynimizin sınırlarını daha iyi tanımaya başlıyoruz.
Şimdi en sevdiğim soruya geldim: Sizce bir makine hayal kurabilir mi?
Henüz bilmiyoruz. Uyanın! Beynimizi taklit etmek artık mühendislik disiplini haline geldi.
Eren Bostan – Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Öğrencisi