Gelişim ve inovasyon yolculuğuna çıktığımız İLERİDE Programı’nda Sunum ve Hikayeleştirme eğitimini de başarıyla tamamladık. Bu eğitim sayesinde yalnızca bir fikri nasıl daha etkili anlatabileceğimizi değil, aynı zamanda doğru bildiğimiz yanlışları ve farklı sunum tekniklerini de keşfetme şansı yakaladık.
Günümüzde bir fikri hayata geçirmek kadar, o fikri doğru ve etkili bir şekilde anlatmak da büyük önem taşıyor. Ancak çoğu zaman, dinleyicilerin bizim kadar konuya hâkim olmadığını göz ardı ederek, anlatmak istediklerimizi karmaşık bir şekilde aktarıyoruz. Eğitimin belki de en önemli kazanımlarından biri bu farkındalığı kazandırması oldu.
Sunumlarımızda en akıcı ve net şekilde bildiğimiz her şeyi aktarmalı; fakat burada dinleyicilerimizi tablolara, sayısal verilere ve gereksiz bilgilere boğmamaya dikkat etmeliyiz. Kullanmak istediğimiz verileri en sade şekilde listelemeli, en görünür şekilde sunmalıyız. Ayrıntılarda kaybolmak yerine en verimli şekilde fikirlerimizi aktarmayı hedeflemeliyiz. Eğitmenimiz bu durumu çok net bir ifadeyle özetledi: Çok bilgi, hiç bilgidir.
Ayrıca eğitimle beraber Simon Sinek tarafından geliştirilen bir kavram olan “The Golden Circle”ı sunumlarımıza uyarlamayı öğrendik ve aslında hepimizin yaptığı büyük bir hatayı keşfettik. Her birimiz sunumlarımıza neyi anlatmak istediğimizle başlıyor, sonrasında da bu fikri neden ortaya attığımızdan ve bize nasıl bir fayda sağlayacağından bahsediyoruz. Fakat bu akış, sunumun en büyük hatalarından birisi! En güçlü sunumlar, dinleyiciyi fikrin “neden”iyle duygusal olarak yakalayan, ardından “nasıl”ını açıklayan ve en sonunda “ne”yi anlatan sunumlardır. Böylece karşı tarafa güçlü duygular hissettirerek ikna edebilmeliyiz.
Aristo’ya göre iknanın üç temel unsuru vardır: %10 ethos (anlatıcının güven ve itibari), %25 logos (mantıksal ve rakamsal veriler), %65 pathos (duygulara hitap etme). Duygulara hitabın ise etkili yolu hikaye anlatmaktır. Hayat, zıtlıklardan ve çatışmalardan ibarettir, bunları kullanarak karşı tarafa fikrimizi hissettirmeli ve yaşatmalıyız. Çatışmalar, zıtlıklar ve örneklerle anlatılan fikirler; karşı tarafa sadece bilgi değil, deneyim de aktarıyor. Bu da ikna gücünü ciddi şekilde artırıyor.
Sunum yaparken sürelere dikkat etmek de büyük önem taşıyor. Bu noktada “10 slayt - 20 dakika - 30 font” kuralını sunumlarımızda uygulamaya dikkat edebiliriz. Ayrıca bu slaytları göz yorucu yazılarla doldurmaktansa renkli görsellerde dinleyicilerimizin gözlerine hitap etmeyi de unutmamalıyız.
Eğitimden sonra fark ettiğim en büyük hatalarımdan biri sunuma çalışmaktan ziyade hazırlamaya vakit ayırdığım oldu. Sadece yazacaklarımı ve ekleyeceğim birtakım görselleri düşündüğümü fark ettim. Şimdi anlıyorum ki gözlere hitap eden bir sunum hazırlayıp kalan tüm vaktimi provaya ve vermek istediğim fikri vurgulayıcı şekilde aktarmaya ayırmalıymışım. Kazandığım tüm bu farkındalıkların hem öğrencilik hem de profesyonel hayatımda bana büyük bir katkısı olacağına eminim! Eğitmenimiz Alp Met’e ve İLERİDE Programı için emek veren herkese gönülden teşekkür ederim.
İrem Karademir - Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Öğrencisi