Humanspire #15: Yves Rocher Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Müge Ergin | Youthall
Fikirlerinize değer veriyoruz. Youthall Gençlerin Beklenti ve Yönelimleri Araştırması'na hemen katılın!

Humanspire #15: Yves Rocher Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Müge Ergin

11 Ağustos 2021
İçeriği Paylaş:
Humanspire'ın yeni röportajında kariyerine Yves Rocher Türkiye'de başlangıç yapmak isteyenleri heyecanlandıracak bir röportaj ile karşınızdayız. Yves Rocher Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Müge Ergin'e merak ettiklerinizi sorduk ve ilham verici cevaplar aldık.

Yves Rocher Türkiye'nin son dönemde geçirdiği süreci, COVID-19 dolayısıyla yaşadığı değişiklikleri ve şirket kültürünün anlatıldığı röportaj için keyifli okumalar dileriz!
 
Röportajın okuyucuları için kariyer yolculuğunuzdan biraz bahsedebilir misiniz?

Kariyer yolculuğuna başlarken süreci şekillendiren kararları aslında ilk gençlik yıllarında alıyorsunuz. Genelde o yaşlarda hem ne istediğinizi keşfetmek hem de istediğiniz işin ülkedeki karşılığını tespit etmek zor. Benim kendi sürecimde bugün severek yaptığım bir iş yapmamda açıkcası kendimle ilgili gözlemleri doğru yapmam çok yardımcı oldu. İlk isteğim Hukuk fakültesiydi Türkiye’de istekleriniz kadar sistemin getirdiği seçenekler de önemli o noktada hukuk fakültesi tutmayınca kendimde gözlemlediğim güçlü yanları kullabileceğim bir bölüm arayışına girdim. Üniversitede okunan bölümün hayatta bir meslek olarak karşılığı olmasının önemine çok inanırım tıpkı mimarlık gibi, tıp gibi. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri hala çok iyi bilinmese de direkt karşılığı İnsan Kaynakları olan bir bölümdür ki ben de bu bölümden mezun bir İnsan Kaynakları profesyoneliyim. Okuduğum süreci sadece okula giderek geçirmedim hatta okula ilk yıldan sonra çok sık da gidemedim okulun verdiklerini pratik hayatta denemek, özgüvenimi geliştirmek, “deadline” kültürü ile çalışmayı benimsemek adına gönüllü olarak AIESEC bünyesinde çalışmaya başladım.

Tüm genç arkadaşlara tavsiyem iş hayatı öncesinde ve iş hayatı boyunca gönüllü olarak sivil toplum örgütlerinde yer almaları yönünde. Sivil toplum örgütleri sosyal bir farkındalığı artırmaya vesile olurken aynı zamanda bir çok profesyonel yetkinliğimizi de geliştiriyor. Benim profesyonel hikayemde de AIESEC’den edindiklerimin avantajını çok yaşadım. Bu süreci takiben istekle okuduğum bölüme paralel olarak bir bankanın İnsan Kaynakları ekibinde yer aldım. Bankacılık tabii ki regülasyonun yoğun olduğu bir sektör ancak İnsan Kaynakları yapısı itibari ile oldukça yapılandırılmış bir şekilde çalışır bu sebeple de çok iyi bir okuldur. İnsan Kaynakları alanında kariyer yapmak isteyenlere tavsiye edilebilir. Türk sermayeli bir bankadan global bir bankaya dönüşüm sürecinde İnsan Kaynakları ekibi olarak bizler de çok fazla dönüşüm yaşadık. Benim profesyonel dünyadaki çalışma biçimim hiç bir zaman olduğum rolle sınırlı olmadı kendimi İnsan Kaynakları çalışanı değil markanın çalışanı olarak tanımlamanın ve bu kapsamda markanın faydasına olacak ve tabi benim de gelişimime katkı sağlayacak bir çok konuya el atıp bu projelerde yer almanın çok kıymetli olduğuna inandım ki gerçekten esas dönüşümü, gelişimi size verilmiş çerçeveyi genişletmeye başladığınız zaman yaşıyorsunuz. Şunu söylemek lazım “ben terfi etmek istiyorum” salt  söyleminden öte yaptıklarınızın, yer aldığınız inisiyatiflerin sizin için  “terfi ettirilmeli” diye bağırması gerekiyor.

Bu gerçekleştiği zaman zaten unvanlar kendiliğinden geliyor. Benim hikayem de de çok fazla projeye dahil olduğum ve benden iş olarak beklenmeyen şeyleri kendim inisiyatif alarak hayata geçirdiğim bir hikaye ki tüm bunlar görüldüğü gün bankanın Amsterdam’daki akademi biriminde belirli süreli bir göreve gönderildim. Bu görevlendirme ile kendi kültürümden farklı bir ortamda çok farklı milletler ile bir arada  çalışmayı öğrendim üstelik üst düzey liderlerin katıldığı bir programı yönettim, bunlar muhteşem tecbrübeler bir Türk olarak yurt dışında bir görev aldığınızda hep omuzlarınızda temsil sorumluluğu oluyor ve bunu hissetmek gerçekten kıymetli. Ben İnsan Kaynakları alanında görev yapan herkesin ana işi bilmesinin değerine çok inanırım. İnsan Kaynakları alanında çok konuşulan stratejik iş ortaklığı ana işi bilmeden gerçekten olmuyor. Genellikle iş kolları şirketin ticari merkezidir ve ticari kaygılar ile anı yaşayarak ilerlerler bu noktada bazen insana değen uygulamalarda da ana odaklanan öneriler gelebiliyor. IK ise doğası gereği hep “emsal” kavramı ile ve bir kaç sene sonrasını da düşünerek hareket eder. İşte burada  IK ana işe yakın olmadığı zaman bir noktada iş kollarının yönlendirmesine istinaden hareket etmek durumunda kalabiliyor. Kendimde ticari bakış açısını geliştirmek için de Amsterdam dönüşü rotamı işkollarından birine Bireysel Bankacılığa çevirdim. 7 senelik bir IK tecrübesi üstüne masanın diğer tarafına geçmek gerçekten zihninizde çok başka boyutlarda düşünmeyi geliştiriyor yaklaşık bir buçuk iki yıl her gün satışların yansıdığı "score board" ile yaşamak bir İK'cı olarak da aslında ana müşterinizin iç müşteri olmadığını gerçek müşteri olduğunu anlamanızı sağlıyor.Bu süreçte ticari faliyeti takibi, ticari stratejiyi özümseyip ona en iyi katkıyı sağlayacak ekipleri oluşturmayı deneyimlemek ve bunu bankaların mağazaları olan şubeler özelinde yapmak aslında beni perakendeye hazırladı.

2014 yılının başında perakende sektöründe yer alan o zamanlar Türkiye pazarı için yeni olan Sunglass Hut markası ile tanıştım. İtalyan bir gruba ait Amerikan DNA’sına sahip bir marka. Hollandalı bir kültürden sonra yeni keşifler anlamına geliyordu. Bahsettiğim gibi bankalar İK yapısının en ideale yakın kurgulandığı yerler olduğundan Sunglass Hut’ın İK yapısının kurulması için İK Müdürü olarak göreve başladığımda geçen 8 senede öğrendiklerimi tıkır tıkır kurmaya başladım. O zaman bankada edindiğim deneyimin kıymetini anladım. Sunglass Hut muhteşem enerjisi olan “People Work For People” felsefesini benimsemiş bir markadır. Perakende de çok kanlı bir dünya var düşüncesi ile gerçekleşen geçişim sonrası şunu keşfettim perakendede eğer humanist ve ticari yönü beraberce kesiştirebilen liderlerle çalışırsanız muhteşem bir sektör.İnanılmaz dinamik ve attığınız her adımın sonucunu mağazadan markanıza ait poşetle çıkan bir müşteri olarak görüyorsunuz. Bankacılıktaki fiktif dünyadan sonra açıkcası yaptığım işin sonucuna dokunabildiğim bir sektöre geçmek muazzam bir motivasyon verdi. Sahaya inmek, mağazalar ile beraber olmak, gözlemlemek ve o gözlemlerin sonucunu uygulamalara çevirmek , uyguladığınızın sonucunu hızlıca görmek çok mühim bir haz.

Sunglass Hut yolculuğum çok mutlu sürerken aklımı perakendenin bir başka çok güzel markası olan Yves Rocher çaldı ve iyi ki de çaldı. Bugün geldiğimiz noktada perakende deneyimimi aksesuardan sonra kozmetik gibi perakende için çok mühim bir başka alanda genişletmeme vesile oldu. Yves Rocher Türkiye’de ilk geldiğimde IK süreçleri konusunda henüz daha ilk adımlarda olan bir organizasyondu. O günlerde yaptığımız gözlemler, ticari gidişatı doğru algılıyor olmak, ülkenin muhtemel krizlerinden kuvvetle çıkacak ekiplerin farkına inanmak ve tüm bunların üzerine kurulu IK politikalarını kurgulamak çok büyük keyifti.Geldiğimiz noktada Yves Rocher Türkiye özelinde bir çok güzel uygulama devreye girdi. Yves Rocher Türkiye kültürü çok kuvvetli bir organizasyon ve IK’nın en büyük yardımcısı da kültür aslında.Bu kültürün verdiği güç ile olması gereken İK politikalarını işi doğru anlayarak kurgulamaya çalıştık. Tüm bu  çalışmalar sonucunda yapının İnsan Kaynakları Direktörü olarak görev yaparken büyük bir gurur ile Yves Rocher Kuzey ve Orta Avrupa İnsan Kaynakları Direktörü olarak atandım. Kısa süre içinde Yves Rocher’nin güzel kültürünü İK politikaları ile getirdiğimiz noktadaki görevimi yeni bir arkadaşımıza teslim edip bendeniz Varşova’daki yeni hayatıma başlayacağım ve gururla hem Türkiye’yi hem de Türk Kadınını temsil edeceğim.

Çalışma hayatınızda benimsediğiniz ilkeler nelerdir?

Benim için en mühim şey adaletli olmak,mümkün olduğunca objektif kararlar ve herkese eşit mesafede yer almaktır. Genellikle bir karar verirken şu soruları sorarım kendime

“Bu kararı başkası alsa ve ben de bu kararı neden aldınız diye sorsam vereceğim yanıtlar tatmin edici midir”
“Emsal teşkil eder mi benzer durumda bir talep gelse yine aynı şekilde yanıtlayabilir miyim”
“İçinde bulunduğumuz anda bu kararı veriyorum ileride bu karar ile çelişeceğim zamanlar olur mu?”

Kariyerine insan kaynakları departmanı bünyesinde başlamak isteyen veya rotasını insan kaynaklarına çevirecek olan adaylara tavsiyeleriniz neler olur? Bir insan kaynakları profesyoneli olmanın en zor yanı sizce nedir?

İnsan kaynakları jonklörlük gibi bir iş aslında çok şeyi aynı anda takip etmeniz ve dengeli şekilde yönetmeniz lazım. Sabırlı olmanız, dinlemeyi başarabilmeniz ki kendim de dahil ki bir çoğumuz bu konuda çok zorlanıyoruz, her türlü dengeyi gözetmeniz, işiniz gereği ketum olmamız, adaletli olmayı ve objektif olmayı hedef almanız ve her zaman anlaşılamayacağınızı ve yıpratılabileceğinizi baştan kabul etmeniz lazım.Ayrıca lütfen hangi şirket yapısında çalışırlarsa çalışsınlar ana işi anlamaya ve yakın olmaya çalışsınlar, İK olarak güçlerini belirleyecek olan unsur ana işi anlayarak yarattıkları stratejiler olacaktır, ben bir zamanlar yayılan İK’nın müşterisi iç müşteridir yani çalışandır anlayışındansa bütün şirketin olduğu gibi İK’nın ana müşterisinin de gerçek müşteri olduğu anlayışındayım. Bu sebeple kuvvetli bir İK yapısının müşteriyi ve ana işi anlayarak kurulan İK politikalarından oluştuğunu düşünmekteyim. Zaman zaman İK’cılar olarak sayısal tarafta zayıf kalabiliyoruz bu noktada analitik bakış açısı kuvvetli bir İK’cı olmak ileriye yönelik olarak gelinecek üst düzey pozisyonlarda büyük bir destekçi olacaktır. Diğer yandan Ama her halükarda bir çatı altındaki herkese dokunabiliyor olan bir pozisyon olduğu için bu çok kıymetli ve motive edici.



İyi bir yönetici olabilmek için bireysel başarının yanında iyi bir ekiple de çalışmanın önemli olduğunu söyleyebiliriz. Siz ekibinizde çalışacak ideal bir adayın nasıl biri olmasını istiyorsunuz?

Ben 21. yüzyılın teknik bilgi üzerine değil daha ziyade sosyal beceriler üzerine kurulu olduğunu düşünüyorum.Biz  bütün alımlarımızda ilk önce Yves Rocher kültürüne uyuma bakıyoruz çünkü bu uyum yoksa çalışan da şirket de tam anlamı ile mutlu olmuyor ve kendisini gerçekleştiremiyor, sonrasında ise işe karşı tutkulu olmak, işbirliğine ve biz bilincine yatkınlık, proaktif olmak, iletişiminin iyi olması, inisiyatif almaya açık olmak çok mühim. Tutku ile yapılan bir işte inisiyatif almaya açık olan herkes eğer ki doktor olmayacaksa ve temel teknik bilgiye sahipse teknik bir şekilde eksiklerini tamamlar. Bu eksikler eğitimler ile tamamlanabiliyor ama tutku, motivasyon, iyi iletişim, iş birliği dışarıdan maalesef eğitim ile tamamlanamayan davranış özellikleri.Deneyimli adaylarda bu daha rahat ayırt edilebiliyor deneyimsiz adaylarda ise bu üniversite zamanını ne kadar aktif ve efektif doldurdukları ile algılanabiliyor.Bu noktada da daha önce bahsettiğim gibi aslında gönüllü çalışmaların, sivil toplum kültüründe iş çıkartmanın önemi çok mühim.

Yves Rocher Türkiye olarak pandemi sürecine nasıl hazırlandınız ve bu süreci nasıl yönettiniz? Bu süreçte  çalışanlarınızı işe bağlı tutmak ve motive etmek adına neler yaptınız?

Sizin de bildiğiniz gibi hazırlanmak için çok bir süremiz yoktu, mart ayında bakanın ilk vakayı açıklamasını takiben sanırım önümüzde 3-4 günlük bir süreç vardı. "İlk önceliğimiz ekibi nasıl koruyabiliriz?" oldu. Sağlık açısından alınabilecek tüm önlemleri göz önüne aldık bu önce ekibimizin ve ardından müşterilerimizin sağlığı için çok kritikti. Netlik insanın hayatındaki en önemli temel ihtiyaçlardan ancak bu süreçte hepimizin yıpranmasının nedeni başımıza ne geleceği ile ilgili net olmamamızdı.Hastalığı bilmiyorduk olmak çok korkutucu dolayısıyla bu süreç duygu yönetimi ile geçti. İK olarak bu zamanlarda siz de korkuyor bile olsanız kimseyi paniğe sevk etmeyecek ancak insanlarda umursamıyorsunuz gibi bir duygu da oluşturmayacak şekilde bir iletişim kurmanız lazım. Biz Yönetim Ekibi'nde o sürede ana görevlerimizden bağımsız şekilde hepimiz tüm enerjimizi sahayı koruyacak bir takım yeni çalışma kuralları getirmek ve ekipmanlar sağlamaya odakladık. Bunu da hızlıca yaptık. Bu dönem özellikle Mart ayının son 15 günü her şeyin anormal hızlı değişebildiği bir süreçti yaptığımız en iyi şeylerden biri tüm ekiplerimiz ile sosyal medya üzerinden korkumuzu, aldığımız önlemleri, geleceği nasıl gördüğümüzü çok net paylaşmak oldu, bu sayede hastalık dolayısıyla çok net olmayan dünyamızı en azından şirket olarak biraz netleştirmeye çalıştık.

Bu süreçteki en büyük amacımız ekibimizi maddi manevi koruyarak geçirmekti bunu da hissettirdik.Yaklaşık 18 Mart gece yarısı mağazalarımızı kapatma kararı aldık ve perakende sektöründe daha önce yaşanmamış olan ve umarım da yaşanmayacak olan bir şekilde 1 Haziran’a kadar kapalı kaldık. Bu esnada merkez ofisimiz evden çalışmaya devam etti. İş hacimimizin çok arttığı e-ticaret kanalını desteklemek adına bir çok çalışma arkadaşımız sosyal medya hesaplarını kullandı. Ekiplerimizin hem zihinsel hem bedensel gelişimi adına "@yvesrochertürkiye" ve "@yvesrocherdekariyer" hesaplarını çok aktif kullandık bu vasıta ekiplerimiz ile ve müşterilerimiz ile çok samimi ve sürekli bir iletişim kurduk. Zor bir süreçti ama bence bağlarımızı güçlendirdi. Merkez ofis tarafında tabi sanal toplantılara alıştık ayrıca bu yıl için planladığımız bir müdür eğitimimiz vardı. "Pandemi engel değil." diyerek onu sanal olarak yapmayı denedik ve sanal ortamda da çok keyifli olabildiğini gördük ama işin özetinde her şeyin samimi ve sürekli bir iletişimde yattığını söyleyebilirim.

Youthall’u takip eden genç yeteneklere kariyer hayatlarında neler tavsiye edersiniz?

Tutkularını keşfetsinler, iş hayatına atılana kadar ve hatta sonrasında zihinsel gelişimi destekleyen müzik gibi tiyatro gibi  dans gibi sosyal hobilere vakit ayırsınlar bunlar 21. yüzyılın bir çok sosyal becerisine sahip olmayı çok destekliyor, gönüllü olarak çalışsınlar ve ayrıca staj yapsınlar,üniversitede okudukları bölümün ya da ilk başladıkları işin kaderleri olmadığını bilsinler tüm yukarıda saydıklarımı doğru şekilde harmanlayarak tutkularının peşinden gitsinler. Entelektüel sermayelerini oluşturmak için hayatta yaptıkları her şey bir fırsat. İş hayatı sabah 09.00 akşam 18.00. Pandemi süreci maalesef bitiş saatini belirsiz hale getirdi ama sonuçta günün büyük kısmını geçirdiğimiz bir hayat ve sevdiğiniz, her gün keyifle yapacağınız bir iş ya da şirket bulmak mühim. Mühendislik okumuş bir müzisyen olabilirsiniz ama işini çok iyi yapan bir müzisyen olursunuz ya da işletme okumuş bir kitap yazarı ya da modacı olursunuz. Bölümler değil kalbiniz belirlesin kariyerinizi.

Yves Rocher Türkiye ve Müge Ergin'e bu samimi ve faydalı yanıtları için çok teşekkür ediyoruz. Humanspire ile yeni bir röportajda buluşmak dileğiyle, Youthall‘u takipte kalın!