Sürdürülebilirlik, toplumun birçoğunun yabancı olmadığı, ufak da olsa bilgi sahibi olduğu bir konu. Temelde, sahip olduğumuz enerji ve kaynakların gelecek nesillerin de hayatlarını devam ettirebilecek şekilde kullanmamızı ifade ediyor. Sanayi devrimi ile birlikte artan üretim ve doğal kaynakların sınırlı olduğunu unutarak aşırı tüketimi savunan politikalar yüzünden derinleşen iklim krizi ve ekolojik bozunma ile karşı karşıyayız. İLERİDE Programı kapsamında 27 Mart’ta Zeynep Cansu Öner ile sürdürülebilirlik kavramını konuştuk. Artık şirketlerin sürdürülebilirliği gündemlerine aldığını ve çeşitli politikalarla bu konuyu desteklediğinden bahsetti. Toplumsal refahı önemseyen, kaynakları verimli kullanmayı hedefleyen adımlar atan birçok şirket var. Maalesef dünyanın geldiği noktada birkaç üreticinin harekete geçmesi yetersiz kalıyor. 25 Eylül 2015 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 17 amaç ve 169 alt hedef kabul edildi. Nitelikli eğitim, yoksulluğa son, iklim eylemi, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konulardan oluşan bu hedefler sürdürülebilirliğin sadece iklim krizi ve biyolojik bozulma ile ilgili olmadığını gösteriyor. Eğer gelecek nesillere yaşanabilir dünya bırakmak istiyorsak her alandan sürdürülebilirliği ve toplumsal kalkınmayı sağlamamız gerekiyor.
17 Küresel Amaçtan 5.’si olan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ise cinsiyet temelli ayrımcılığı ortadan kaldırma, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik ayrımcılığın her yerde sona ermesi, yönetici pozisyonundaki kadınların sayısının arttırılması gibi alt hedefler içeriyor. Dünyanın her yerinde yapılan cinsiyet temelli ayrımcılıklar erkekler ve kadınlar üzerinde çeşitli baskılar kuruyor. İçinde yaşadığımız ataerkil toplum düzeni yüzünden henüz anne karnındayken çeşitli roller ile etiketleniyoruz. Doğacak çocuk erkek ise en sevdiği renk mavi, kız ise pembe olmalı. Erkek çocuklar arabalara ve mekanik işlere merak salmalı, kız çocukları ise ev işlerinde başarılı olmalı. Erkekler evin geçimini sağlamak zorunda, kadınlar ise eğer isterse çalışarak aile ekonomisine katkı sunabilir. Bunlar gibi birçok tabu ile büyüyoruz ve maalesef gelecek nesilleri de büyütüyoruz.
Eşitliliği sağlamak için önce farkında olmak gerekiyor. Farkında olmak için de okumak gerekli. İLERİDE Programının Toplumsal Cinsiyet Eşitliği eğitiminde sevgili Prof. Dr. Itır Erhart ufkumu genişleten çok güzel bir konuşma yaptı. Okumalı ve dilimizi değiştirmeliyiz dediğinde fark ettim ki ben de farkında olmadan cinsiyetlere çeşitli roller yüklüyorum. Bu tarz tabular kültürümüze ve benliğimize o kadar yerleşmiş ki farkına varmak oldukça zor olabiliyor. Kendisine buradan bana bu farkındalığı yaşattığı için teşekkür etmek isterim. Sürdürülebilirliğe katkı sunmak için önce farkında olarak başlayabiliriz. Her birey kendi dünyasında ufak değişiklikler yaparsa domino etkisi ile büyük bir değişimin yolunu açmış oluruz.
Aşırı tüketimi ve kadınların iş hayatında başarılı olamayacağını savunan politikaları değiştirerek ivmeli bir hareket ile hem eşitliği hem de ekolojik sorunları çözebiliriz. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki kadın liderler çevresel ve sosyal etkileri gözetme konusunda daha duyarlılar. Sosyal adalet ve eşitliğe, uzun vadeli yatırımlar yapmaya, kapsayıcı ve dayanışmaya odaklı yönetim anlayışı geliştirmeyi hedefleyerek geleceği yeniden şekillendiriyorlar. Ayrıca kadın liderler bu bakış açısı ile liderlik ekolleri de yaratıyor. Dönüşümcü liderler olarak kadınlar, sürdürülebilirlik için sistem değişikliklerine öncülük ederken; hizmetkâr liderler olarak ise ekolojik ve sosyal refahı önceleyen politikalar geliştiriyorlar. Sürdürülebilir bir dünya için eşitlikten, eşit bir dünya içinse sürdürülebilirlikten ödün vermemeliyiz. Dünyayı ve gelecek nesilleri önemseyen, bu konuda adım atan kadın liderlerin sayısının çoğalması ve eşitliğin sağlanması dileği ile…
Sudenaz Eğir - Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kimya Mühendisliği Öğrencisi